NAMAZ NASIL KILINIR?

NAMAZ NASIL KILINIR?

NAMAZ NASIL KILINIR?
Allah’ın dostu bir zata sormuşlar: “Sabah namazına kalkamayan kişi ne yapmalıdır.” Salih zat: “Size göre mi cevap vereyim bize göre mi?” diye tekrar sormuş! “Bunun sizi, bizi mi olur?” demiş soruyu soran! “Tabi olur demiş, size göre kaza gerekir, bize göre ise bir ömür boyu ağlamak!”
Namaz cennetin anahtarı, dinin direği, ahiretin ilk hesabı olan tek bir ibadettir. Bugün, hakikaten ihlâs ile kılınan namazın nelere vesile olduğunu misallerle birlikte kendim ve siz aziz okuyucu için yazacağım.
Birinci misal: İbrahim (a.s), davetine devam ediyordu. Kavmi karşı koyunca, o da vatanından hicret etti. Yeryüzünün en iffetli kadınlarından eşi Sare ile birlikte yola çıktı. Sare, övülecek bir güzelliğe sahipti. Mısır’a ulaştıkları vakit, haberleri Mısır kralına yetişti. 
Kral, Sare’ye sahip olmak istedi. İbrahim (a.s)’e vahiyle durumdan haberdar oldu. Kral askerlerini, Sare’yi getirmeleri için gönderdi. Mısır kralının kendisini arzu eden günahkâr ve zalim biri olduğunu anlayan Sare, namaza durdu ve sonra Allah’a dua etti: “Allah’ım! Sen biliyorsun ki ben sana ve peygamberine iman ettim, iffetimi eşim hariç, başkasından muhafaza ettim, bu kâfiri bana musallat etme!”
Hz. İbrahim de, Sare götürülür götürülmez, namaza durdu. Askerler Sare’yi getirdiler, zorba kral, ona dokunmak istedi, fakat eli tutuldu, dondu kaldı, nefesi kesildi, boğulur gibi oldu, ayaklarıyla tepinmeye başladı. Olanca gücüyle bağırdı, askerler koşarak geldiler, fakat bir şey yapamadılar.
Sare, askerlerin kendisini öldürmelerinden korktu da şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Ondan bu felçliği gider de onun yüzünden bana zarar vermesinler!..” 
Fakat zalim kral kötülüğünden vazgeçmedi ve başına gelenlerden ders almadı. Tekrar denedi, üçüncü defa saldırdı yine eli tutuldu, felçlik geçirdi. Son defa şöyle yalvardı: “Beni çöz, ben de seni salıvereyim ve sana ikramda bulunayım!” Sare Allah’a dua etti, Allah da onun günahkâr elini çözdü.
Sare’yi serbest bıraktı ve O’na Hacer isminde bir de cariye hediye verdi. Sare, kocası İbrahim (a.s)’e, sağ salim ve ganimetle geri döndü. Döndüğünde Hz. İbrahim hala namaz kılıyor, dua ediyordu! (Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, s. 365-367).
İkinci misal: Hz. Meryem’i himayesine alan Hz. Zekeriyâ (a.s), kendisi de bir çocuk sahibi olmayı çok istiyor, bunun için sürekli Allah’a yalvarıyordu. Evliliğinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hanımının kısırlığı nedeniyle bir çocuk sahibi olamasa da duadan vazgeçmiyordu. Her şeye kadir olan Allah’tan ümidini kesmedi. Hanımı gibi kendisi de yaşlandığı halde, bu duasını dilinden düşürmüyor, kendisine hayırlı, davasına halef olacak salih bir çocuk istiyordu. Hz. Meryem’i himayesine alması, ondaki bu çocuk özlemini daha da artırmıştı.
Hz. Meryem’e mevsimleri dışında lütfedilen çeşitli meyveler, O’na Cenab-ı Hakk’ın sonsuz kudretini tekrar hatırlatmış, çocuk ümidini daha da artırmıştı. Hz. Meryem’e çeşitli rızıklar gönderen Allah’ın, istediği takdirde kendisine de bir çocuk lütfedeceğinden şüphesi yoktu. Duasını ısrarla devam ettiriyordu. 
Nihayet Cenab-ı Hak, beklediği müjdeyi ona namaz kılmakta olduğu bir sırada ulaştırdı. Melek vasıtasıyla, kendisine iffet sahibi, efendi ve sâlihlerden bir oğul vereceğini ve onu ileride peygamber yapacağını müjdeledi. (İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, s. 566-570).
Üçüncü misal: Benî İsrâil’den Cüreyc er-Râhib adında bir kişi dünya işlerinden uzaklaşarak kendisine bir mabet inşa eder, orada ibadete çekilir. İsrailoğullarından azgın bir gurup aralarında Cüreyc’i ve ibadetini konuşuyorlardı. Cüreyc’e, zinakar bir kadınla tuzak kurmak istediler.
Bir gün Cüreyc mabedinde iken bu kadın onu yoldan çıkarmak amacıyla gelir ve kendisine zina teklif eder, fakat teklifi reddedilir. Bunun üzerine kadın, mâbedin yanında koyun güden bir çobanla zina eder ve ondan hamile kalarak bir oğlan doğurur; çocuğun babasının da Cüreyc olduğunu söyler. Halk zâhid olarak tanıdığı Cüreyc’le ilgili haberi duyunca ona saldırırlar ve mabedini yıkarlar. Bu iftira üzerine Cüreyc abdest alıp namaz kıldıktan sonra çocuğa, “Baban kim?” diye sorar; çocuk da, “Çobandır” cevabını verir. Cüreyc kadına, “Ben seninle nerede zina ettim?” diye sorunca kadın, “Ağacın altında” cevabını verir. Cüreyc ağacın yanına gider, “Allah için söyle, senin altında bu kadınla zina eden kişi kimdi?” diye sorar; ağaç, “Koyun çobanı” cevabını verir. Bunun üzerine halk Cüreyc’in mâbedini altından yapmak ister, fakat o sadece çamurdan yapılmasına rıza gösterir. (Abdurrahman Küçük, Cüreyc, DİA., VIII, 137).
Hz. Sare’nin, firavun’un sarayında Hz. İbrahim’in sahrada kıldığı namaz gibi bir namaz! Hz. Zekeriya’nın, kıldığı yerde içinde müjdeyi aldığı namaz! Cüreyc’in, çocuğu ve ağacı konuşturan namazı gibi bir namaz! Hz. Peygamber’in, ayakları şişene kadar kıldığı, gözümün nuru dediği namaz! Dünyada sevdiği iki şeyden biri olan namaz! İhlâs, huşu ve samimiyetle namaz kılanlardan olmamız temennisiyle vesselam…