DELİ OLMADAN VELİ OLUNMAZ...

DELİ OLMADAN VELİ OLUNMAZ...

Derviş olan kişiler deli olagan olur

Aşk ne’ydiğin bilmeyen ona gülegen olur.

 

Gülme sakın sen ona, iyi değildir sana

Kişi neye gülerse başa gelegen olur.

 

Âh bu aşkın eseri her kime uğrarısa

Derdine sabretmeyen yolda kalagan olur.

 

Bir kişi âşık olsa, aşk deryasına dalsa

O deryanın içinde gevher bulagan olur.

 

Âşık lâ-mekân olur, dünya terkini urur

Dünya terkin uranlar dîdâr göregen olur.

 

Derviş Yûnus sen dahi incitme dervişleri

Dervişlerin duası kabul olagan olur.

 

Yunus Emre (k.s) nefesinde diyor ki , Hakka aşık olmuş divanelere ilişme onlar Hakka vuslattadırlar. Senin bilmediğin sırlara vakıftırlar…

Ey nerden gelip nereye gittiğini unutan yolcu,

öncelikle bilmelisin ki hiç bir şey sana ait değil bu fanide...Sende sana ait değilsin.  

 

“Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan. “

 

Bak iyi oku …İlk sahibini haber veriyor sana Yaradan …  “O gün ki onlar kabirlerinden çıkarlar , kendilerinden hiçbir şey Allah’a karşı gizlenmez, kimin mülk bu gün? o Vahid, Kahhar Allah'ın. (Mü'min 16)”

Mecburi ölümle ölmeden evvel ölerek,   bu gerçeğe vasıl olmalısın… Sana ait sandığın ne varsa şimdiden tezi yok  ver asıl sahibine…Ehlibeyt kervanına katılıp  gerçek Mümin olabilmek için… 

 Nefis varlığını terk ederek kulluk vasfına ermiş kişilerdir Ehlibeyt. Bu kişilerin alevi, sünni gibi hiç bir ayrımı olmaz . Allah’a kim canını teslim eder ve sadakatle bu gönül yolunda İslamın ilmi ledün olan hakikatini yaşarsa o kişi hangi dinden, hangi mezhepten, hangi yoldan olursa olsun tüm bunları İslam olan hakikate teslim ettiği için Ehlibeyt olanlar ancak onlardır. Kur’anı Kerim’deki vasıfları ise “mümin” dir. Bunları bulmak, ummanda inci tanesini bulmak için dalgıçlık yapmaya benzer ki bulana aşk olsun.

Bedevîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.( Hucurat 14)

Gerçek İman nedir peki? İman ettiğin, görmediğin bir Allah ise iman kalbe yerleşmemiş demektir.

Hz.Ali (ra)

'' Ben görmediğim bir rabbe ibadet etmem!'' dedi.

'' O'nu nasıl gördün?''diye sordular.

Hz.Ali (ra) cevap verdi.

'' O'nu baş gözü göremez; fakat kalpler O'nu imanın hakikatı ile (Allah'ın verdiği bir nurla) görür. Rabbim birdir ve tektir, ortağı yoktur. O bir dir, ikincisi yoktur. Tek tir, benzeri yoktur. O, zaman ve mekanla sınırlanmaz. Duyu organları ile hissedilemez ve Hiç bir ölçü ile ölçülemez!''

 

İmân üç kısımdır : Birincisi taklidî imândır ki, bu imânın doğru olup olmadığında çok anlaşmazlık vardır. Çünkü taklidî imân dil ile ikrârdan ibârettir. Taklit zora gelince bozuluverir. Bu imânın doğru olması için ,o insanın başını koparsanız imânından dönmezse , o zaman taklidî imân doğru olur.  İkincisi istidlâlî imândır ki, Kur’ân-ı Kerim’in Muhammed suresinin 19. cu âyetinde : “ Fa’lem ennehû lâ ilâhe illallâh “, “ Bilki Allâhtan başka ibâdete lâyık ilâh yoktur” buyurulan imândır. Üçüncüsü tahkikî imândır ki, bunun için Kur’ânı Kerim’in Ali-İmrân suresinin 18.ci âyetinde “Şehidallah-ü ennehû lâ ilâhe illâ hüve vel melâiketi ve ulul ilmi kâimen bilkıstı lâ ilâhe illâ hüvel aziz-ül-hakîm”, Şahadet eyledi Allah şu hakikate: «başka ilah yok ancak o», bütün Meleklerle İlim uluları da adl-ü hakkaniyyetle durarak şahid: başka Tanrı yok ancak o, azîz o hakîm o. " buyurulmuştur. Yani kısaca Hakk kendi kendine şehâdet eder. 

 

Zât-ı Hakk’da mahrem-i irfân olan anlar bizi

İlm-i sırrda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi

 

Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz

Vech-i Bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi

 

Dünyâ vü ukbâyı ta’mir eylemekden geçmişiz

Her tarafdan yıkılıp vîrân olan anlar bizi

 

Biz şol abdâlız bırakdık eğnimizden şâlımız

Varlığından soyunup uryân olan anlar bizi

 

Kahr u lûtfu şey’-i vâhid bilmeyen çekdi azâb

Ol azâbdan kurtulup sultân olan anlar bizi

 

Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi

Cür’a-yı sâfî içüp mestân olan anlar bizi

 

Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek

Bu cihânda sanmayın hayvân olan anlar bizi

 

Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün

Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi

 

Halkı koyup lâ mekân ilinde menzil tutalı

Mısrîyâ şol cânlara cânân olan anlar bizi…

 

Gönül Sultanlarından biri olan  Niyazi Mısri (k.s.) de Aşk ehli olan irfan sahiplerinin  tıpkı Peygamber s.a.s. in’ başına geldiği gibi (Araf 184- ) halk tarafından taşa tutulacağını, kınanacağını , herkes tarafından anlaşılamayacağını, kendilerine deli denileceğini söylüyor… 

O halde, Hakk Delilerinin sırrıyla sırlanmak nasip olsun Hakikati anlamayı  dileyenlere vesselam…