NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!
NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!
İnsanın ahirette biçtikleri, dünyada ektikleridir. Defter dünyada yazılır, ahirette okunur. İnsan,mahşerde yaptıklarını bulur; iyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük görür. Ne verirsen elinle o gider seninle. Söz var insanı yola getirir, söz var insanı yoldan çıkarır. Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Kendi eden kendi bulur.İbret almasını bileneyer-gök ibretlik söz, hal, durum ve nesnelerledoludur. İbret, varlığın perde arkasını, sırrını, hikmetini, hakikatini, maksadını görebilmektir. Varlığa basiretle bakarak halini düzeltmektir. Kimi insanların basiretini anlamlı bir söz; bir ayet, bir hadis, bir kelam-ı kibar açar, kiminin kalbini kabul olmuş bir dua, kiminin gönlünü bir çiçek, kiminin gözünü bir kuş, bir karınca bir kelebek, kiminin idrakini bir yağmur damlası, kiminin bilincini samimi bir kelam açıverir…
Âşık Veysel’in dediği gibi “Gören göze ibret vardır her şeyde.” Pir Sultan Abdal ise şöyle demiştir: “Akan sulardan ibret aldın mı / Yüzünü yerlere sürüyüp gider.”Azimle hedefine doğru akanlar, etrafına ibretle bakanlar, varlıktan ders çıkaranlar mutlaka başarılı oldular. Âlimlerin meşhurlarındanİbn Hacer,medresede ilim tahsiline ilk başladığı talebelik yıllarda dersleri kafasının almayışı yüzünden hep başarısız oluyordu. Bütün arkadaşları onun önündeydiler. En sonunda memleketine dönmeye karar verir. Üzüntüyle dönerken mola verdiği bir mağaranın tavanından düşen su damlalarının zemindeki sert taşta derin bir çukur açtığını görür. Damlalar yavaş yavaş damlayıp yerdeki taşta büyük bir oyuk oluşturmuştu. Gördüğü bu manzara karşısındadüşünmeye başladı: “Şu gayet yumuşak su damlaları azimlekoskoca taşta iz bırakırda, dersler benim kafamda nasıl iz bırakmaz? Benim kafam bu taştan daha kalın ve sert değildir. Öyleyse bu su damlaları gibi yılmadan, azimle ve devamla çalışıp öğrenmeye devam etmeliyim!”
İbni Hacer medreseye geri döndü ve hedefine ulaşmak için azimle çalışmaya başladı. Neticede büyük ve meşhur bir âlim olarak ilim tarihindeki yerini aldı. Yazdığı eserlere de imzasını İbniHacer (Taşın oğlu) diye atarak azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını gösterdi...
Sözü kimin söylediğinin ne önemi var! İbretin kimin deyişinde, hikmetin kimin özünde gizli olduğunu ancak gönül gözü açık olan anlar. Adamın birisihizmetçisine tarlasına buğday ekmesinitembih etmiş. O da: “Peki, efendim!” demiş, fakat buğday yerine arpa ekmiş!Hasat zamanı efendisi tarlaya gitmiş ki, tarlaya buğday yerine arpa ekilmiş! Hizmetçisini çağırmış ve sinirle: “Bu ne oluyor? Ben sana buğday ekmenitembihlemedim mi?” diyerek bağırmış. Hizmetçi de: “Buğday biter ümidiyle arpa ektim! Fakat buğday değil, yine arpa bitmiş, efendim!” diye cevap vermiş. Bunun üzerine daha da sinirlenen efendisi: “Sen ne kalın kafalısın, hiç arpa ekip de buğday biçen kimse gördün mü?” diye azarlamış.
Hizmetçi hemen cevabını vermiş:“Peki nasıl oluyor da hem Allah’a isyan edip hem de O’ndan rahmet ümit ediyorsun; dünyanın ahiretin tarlası olduğunu bilmiyor musun?”
Hizmetçi böyle deyince efendisi düşünmeye başlar ve bu sözlerin tesirinde kalmış. Derhal hatasını anlamış, tevbe etmiş, Hakk’a yönelmiş,hakikate meyletmiş ve işini yoluna koymuş,arpa ekip buğday bekleyenlerden olmamak için çalışmış.
Belh Sultanı İbrahimEthem akşam yatağına uzanmış, düşüncelere dalmıştı ki o anda çatıdan tıkırtılar, gürültü patırtılar işitir. Sarayın damında sert sert adımlar atılıyordu. Çok sinirlenir!Çatıda ne aradığını sorar, adam “Yabancı biri değilim, devemi kaybettim, onu arıyorum!” Der.
Hemen korumalarına çatıdaki adamı yakalattırır. Adam huzuruna getirilir!İbrahimEthem, bu garip deve arama hikâyesi karşısında adamaçıkışarak sorar: “Be adam! Sen deli misin? Çatıda devenin ne işi var? Çatıda deve mi aranır?” Adam cevap verir: “E hükümdar! Kuş tüyü atlas yataklarda Cennet’i umarsın da benim gibi biri çatıda devesini bulmayı niye ummasın ki? Sen taht üzerinde oturur, padişahlık ederken Allah’ı nasıl arıyor, O’nu bulmayı nasıl umuyorsun?” İşte bu hadiseden sonra olan oldu. Bir daha İbrahim Ethem’i kimse görmedi. Peri gibi insanları gözünden kayboldu! Gafletten uyandı. Hakk’ın yolunda dünya sultanlığını ve saltanatını bıraktı. Âlimlere talebe, gönül erlerine yâr oldu.
Basiretini açan için Allah da hakikatin yolunu açar. İngiltere’de yaşayan Somalili fakir bir kadın, yardım almak için bir radyo istasyonunu arar. Bu radyo programını dinleyen ateist bir İngiliz, bu Müslüman kadınla dalga geçmeye karar verir ve kadının isim ve adresini aldıktan sonra sekreterini çağırarak ona büyük miktarda gıda ve yardım malzemeleri alıp kadına götürmesini ister. Ve sekretere; “Eğer kadın gıdayı kimin gönderdiğini sorarsa, ona şeytandan olduğunu söyle!” diye emreder. Sekreter, kadının evine geldiğinde, kadın mutlulukla gelen malzemeleri kabul eder. Sekreter ona: “Bunları kimin gönderdiğini bilmek istemiyor musun?” diye sorduğunda;Fatima isimli okuma yazma bilmeyen bu kadın malzemeleri gönderen ateist İngiliz düşünürü Dr. TimothyWinter’in Müslüman olup adını, Abdülhakim Murad olarak değiştirmesine vesile olacak şu harika cevabı verir: “Kimin gönderdiği ile ilgilenmiyorum. Çünkü Allah bir şeyin olmasını istediğinde şeytanlar bile ona itaat eder.” Vesselam…